Yazar Köşesi

Üreticinin Temsilcisi, Tüketicinin Garantörü: Perakendeciler

Yaşadığımız bu günlerin en büyük derdi yüksek enflasyon. Her sektör, artan maliyet giderleri ve bunların satış fiyatlarına yansımasından dolayı şikâyetçi. Tüketicinin hayatını sürdürebilmesi için pek çok sektörle ilişkisi olsa da giderlerinin en büyük kısmını “Gıda ve Hızlı Tüketim” ürünleri sektöründen karşılıyor. TÜİK’in Hane halkı Bütçe Araştırması’nın 2022 yılı sonuçlarına göre; Türkiye genelinde hane halklarının tüketim amaçlı yaptığı harcamalar içinde en yüksek payı yüzde 22,8 ile gıda ve alkolsüz içecek harcamaları alırken, ikinci sırayı yüzde 22,4 ile konut ve kira harcamaları, üçüncü sırayı ise yüzde 21,3 ile ulaştırma harcamaları aldı. Dolayısı ile tüketicinin gittiği market onun sürekli artan fiyatlarla karşı karşıya kaldığı satış noktası oluyor.

Dünya’da özellikle pandemi sonrasında gıda fiyatlarında nispi düşüşler yaşanırken, ülkemizin seçtiği ekonomik program bunun bize yansımasını engelledi. Bu günlerde konuşulan kuraklık, tahıl koridoru ve Rusya- Ukrayna savaşı gibi konular önümüzdeki günlerde de tüm dünyada gıda fiyatlarının artmasına neden olacağını gösteriyor.

Diğer yandan, hükümetin izlediği ekonomik programında en azından orta vade de sonuç vermeyeceğini yetkililerin ağzından dinliyoruz. Global gelişmelere ek olarak ülke yönetiminin izlediği ekonomik programı buna eklersek en iyimser tahminle yüksek enflasyonla geçecek daha birkaç yılımız var.

Bunun sektöre pek çok yansıması olacaktır. Özellikle, tüketicinin tercih ettiği markaların daha ucuzuna gitmesi, tüketimini azaltması ilk akla gelenler.

Bu durumda markaların satış kaybını en aza indirmek için, satış noktalarındaki aktivitelerini arttırmaya ve tüketiciyi, son kararını verdiği satış noktasında yakalamaya daha fazla önem vermesi gerekiyor. Diğer yandan promosyonel aktivitelerle, markasını değiştirmeye eğilimli tüketiciyi kaçırmamak için karşı saldırıda bulunması, tüketicinin marka ile kurduğu bağı güçlendirecek etkinliklere yönelmesi gerekiyor. Tüketici güvendiği markları satış noktalarında ikinci teşhir gibi yöntemlerle daha sık görmelidir.

Perakendeciler diğer yandan, artan maliyetleri, rekabetten dolayı düşen kar marjlarını nispeten fiyat geçişleri ile dengelese de oldukça zor ve stratejik bir dönem geçirmeye zorlanmaktadır. Karşılarındaki discount marketlerin çizgisine düşmeden, yarattıkları atmosferi koruyarak hatta yükselterek, tüketiciye alışveriş keyfi sunmaya devam ederken, izledikleri fiyat ve tutundurma faaliyetleri ile tüketici bağlarını güçlendirmelilerdir. Ucuz ve markasız ürünleri ön plana çıkarmak, tüketicinin alıştığı kalitenin altındaki ürünleri desteklemek uzun vadede bu konun uzmanı olan discount marketlerle aynı komuma gelmelerini sağlatacaktır. Onlarla rekabet etmenin bir anlamı olmadığını hepimiz zaten biliyoruz. Bu nedenle özellikle önemli üreticilerin bu özel dönemde perakendecileri desteklemeleri, tüketicilerle kurdukları bağın güçleneceği noktalar olarak görmeleri uzun vadede kazanmalarına neden olacaktır. Bu alanın boş bırakılması, stratejik planlama yapan ve bu dönemi fırsat gören markaların yükselmesine ve tüketicilerini bu markalara kaptırmalarına sebep olacaktır. Kaybedilen tüketici maliyetinin hesabını o markalar daha iyi yaparlar. Bu süreçte, marketlerin özellikle kategori yönetimini iyi planlayıp uyguluyor olmaları, fiyatlandırma stratejilerini doğru kurgulamaları, hizmet kalitelerinin yükseltmeleri, tüketicin aradığı markaları raflarında bulundurmaları, eğitimli ve işine kendini adamış çalışanlarla hizmet üretmeleri çok daha önemli olmuştur.

 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen kapatıp sayfayı yenileyin.