Perakende sektöründeki en büyük tehlike!
Nasrettin Hoca bir gün, eşeğine ters binip Pazara gitmek için yola çıkar. Pazara giderken bir köylüye denk gelir. Köylü, “Hocam eşeğe neden ters bindin” der.
Nasrettin Hoca ise “Ben arkamı kolluyorum” der.
Köylü “Aman hocam önden tehlike gelirse ne olacak” der.
Nasreddin Hoca “Önden gelecek tehlike olduğunda, onu eşekte görür” der.
Yerel perakendecilerin, hatta bakkalların önündeki en büyük tehlike markaları 3 harfli olan discount (ucuzluk) marketleri. Ülkemizde yıllardır gündemi 3 harfli ulusal discount (ucuzluk) marketleri yapmış görünüyor. Ülkemizdeki pahalılığın sebebi olarak gösterilen sayıları 50.000’i geçmiş olan her kesimden insanımızın fakiri zengini ucuz diye yıllardır gittikleri bu marketlerin fiyatları arttırdığı ne kadar doğru. Fiyatları arttırmaları mı, hijyenin az olması mı, yoksa birçok meslek esnafını yok etmeleri mi ilk sorun!
Esnafın özellikle bakkalların, ucuzluk market zincirleriyle mücadele etmesinin bu koşullarda mümkün olmadığını dile getiriliyorken, fiyatları nasıl arttırıp enflasyonu yükseltiyorlar.
1000’e yakın küçük esnafı etkilediği, hatta yok ettiği çok kişinin kanaati.
“Araba, motosiklet, dron dahil neredeyse satmadıkları yok gibi, İlkbaharda boya ve boya malzemeleri, yazın plaj malzemeleri, kışın kırtasiye, okul malzemeleri. Dolap çalışma masası, koltuk, kanepe, buzdolabı, çamaşır makinası gibi her türlü beyaz eşyayı satacaksın, o da yetmedi kar yağdığı zaman araba lastiği, kar zinciri, antifriz satacaksın. Esnafın bunların karşısında yaşama ve çalışanlarına iş aş vermesi çok zor, ucuzluk marketlerinin karşısında bırakın büyümeyi ayakta kalması bile günümüzde imkansız gibi. Bunun için kanuni bir düzenleme veya yönetmelik lazım. Bu sebepten geleneksel yapı bozulmuş görünüyor. Dolayısıyla 10 bin tane, 20 bin tane, 50 bin tane dükkanı olanla, Küçük esnafın, hatta yerel marketlerin ve küçük zincir olanların da başa çıkması mümkün değil. Bu marketler güçleri sayesinde denetlenmiyorlar ve genellikle yazın soğuk zinciri kırıp, frigo kamyonda gelmesi gereken soğuk ürünleri birçoğu normal kamyonda getiriyor, sağlığa aykırı satış yollarını ve tedarik zinciri kullanıyorlar.
Bozulacak soğuk zincirde gelmesi gereken süt ve et ürünleri soğutucusuz kamyonlarda rulotlarla getirildiğini çoğu ucuzluk marketlerinde sık sık görüyoruz. Bazen soğutuculu kamyonlar da gelse personeli 5-6 kişi olan bu marketlerde ürün dolap raflarına dizilmesi saatler alıyor, özellikle yazın sağlıksız bir duruma dönüşüyor.
Market fiyatlardaki yükselmenin asıl sebebi neden kaynaklanıyor? Asıl sorulması gereken girdi maliyetlerinde bir düşüş var mı? Düşünün nispeten en ucuz elektrik parası konutlarda. Sanayide ve esnafta çok yüksek Ticarethane tarifesi. Dükkanın kirası 20 bin lira ise 40-50 bin lira elektrik parası gelirse nasıl fiyatlar düşecek? Gıdada fiyat istikrarı sağlanabilmesi için girdi maliyetlerinin düşürmesi gereklidir. Yapılar çok büyüyünce kontrol mekanizması da azalıyor.
Son söz sayıları 50.000’i geçen discount marketlere dur denmezse, her sene perakende yasası tartışılır. Artık 3 harfli marketlere kesinlikle bundan sonra dükkan açma ruhsatı verilmese bile, nerdeyse her sokakta 3-5 tane olup sayıları 50 bini geçmişken, hala perakende ile ilgili federasyonlar birleşip sayın Bakana ve hatta Cumhurbaşkanımıza kadar hemen yıl bitmeden bir görüşme yapılmazsa, ileriki yıllarda alınacak tedbirlerin ve çıkarılacak yasanın çok bir anlamı kalmaz. Birleşmek, harekete geçmek bir başlangıç olabilir. Yoksa 20 senedir bana bir şey olmaz diyenler, belki dün pandemi nedeniyle kârlı geçirmiş olsalar da yakında yandım diyebilirler.