GüncelManşet

MARKETLERDE DEĞİL EKONOMİDE SORUN VAR!

Karadeniz Perakendeciler Derneği (KARADENİZ PERDER) Başkanı Osman Kalafat, fiyat artışının marketlerin kâr hırsından değil girdi fiyatlarındaki artıştan kaynaklandığını söyledi. Yapılması gerekenin tarımsal üretimin devlet tarafından desteklenmesi olduğunu belirten Kalafat, konuyu marketler üzerine yıkmanın da doğru olmadığını kaydetti. Ulusal marketlerin bu kadar yayılmasının doğru olmadığını ifade eden Kalafat, perakendeciler yasasının da bir an önce çıkması gerektiğini sözlerine ekledi.

Soru: Türkiye marketleri konuşuyor, fiyatlara tepki var. Marketler kâr hırsı sebebiyle fiyatları şişiriyor deniyor. Öyle mi?    

Marketlerde ürün fiyatlarını market sahipleri belirlemiyor. Siz diyelim ki bir ürünü 10 liradan aldınız piyasada oluşan fiyat 9 lira ise 9 liradan satmak zorundasınız, 12 lira ise 12 liradan satmak durumundasınız. Marketlerin kendi arasında oluşturduğu rekabet nedeniyle marketlerin kar marjları alabildiğine düşük ve marketler bu rekabetten kaynaklı daha uygun fiyatlı ürün alma çabası içerisinde.

 Soru: Konu Türkiye gündemine bu şekilde gelmedi ama….  

Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle toplumda farklı bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu algı doğru değil. Bakın geçen yıl 1200 liraya satılan gübrenin tonu şu an 5700 liraya biz alamıyoruz. Üretici domates üretecek ya da fındık üretecek. 1200 liraya aldığı gübreyi 5700 lira alırsa ya ürün ekmekten vaz geçecek ya da bu fiyatlara zarar ediyorum diyerek ürünü satmayacak.

Soru: Peki fiyatlar neden artıyor?

Piyasa böyle bir şey. Mazot sürekli pahallanıyor, doğalgaz sürekli pahallanıyor, elektrik sürekli pahallanıyor. Dünyada pendemi (salgın) nedeniyle oluşan bir sıkıntı var. Bütün emtia fiyatları dünya bazında artıyor. Bunlara ek olarak Türk lirasının değer kaybetmesi nedeniyle  Türk Lirası da ekstra açılım sağlamıyor. Marketler de ister istemez gıda ürünlerinde fiyatlar çok yüksek.

 Soru: Ama TÜİK enflasyonu yanı fiyatlardaki artış oranını yüzde 18-20 gibi açıklıyor…

TÜİK’in yaptığı açıklamalar çok aklı yerine mantıklı açıklamalar değil. Süt fiyatına bakalım. 11 kilo sütten 1 kilo kaşar peyniri oluyor. Şimdi 11 kilo süt değerinin altında kaşar satılıyorsa bunu vatandaşın almaması lazım. Çünkü  onun içinde sütten başka her şey var demektir. Peynir de 9 kilo sütten oluşuyor. Şu an 75 lira olan ayçiçeği yağının 5 litresini 69 liraya satıyoruz. Yerine koyamıyoruz. Sattığımız fiyata rafımıza yenisini alamıyoruz. Marketlerin genel pozisyonu bu ama algıyı farklı yönetmeye çalışıyorlar. Bir dönem tanzim satış çadırları kuruldu. O dönemi çok iyi hatırlıyorum. Antalya’da oluşan patlıcan piyasası 8 lira çadırlara gider arabalara 12 lira patlıcan yüklendi. Gelen patlıcanların hepsi oraya gitti. Bize de 8 liralık patlıcanı 12 liraya alıyorsan al dendi. Böyle süreçler yaşadık.

TARIMSAL ÜRETİM VE ÜRETİCİ DESTEKLENMELİ

Soru: Sorun bu ise çözüm nedir sizce? 

Bence marketleri suçlu bulmak ya da halcileri suçlu bulmak yada kebapçıları suçlu bularak bu işin içinden çıkmamız mümkün değil. Olması gereken tarımsal girdi fiyatlarını düşürmek ve devletin bu konuda destekçi olması. Daha ucuza üretilen ürünlerin de halk tarafından daha ucuza tüketilebiliyor olmasına sağlamak. Ben çözümün bu olduğunu düşünüyorum.

Soru: Ancak sokaktaki insan bu kadar zammı anlamıyor. Onlar her gittiğimizde farklı bir etiket ile karşılaşıyoruz diyor.

Onlar doğru söylüyorlar. Ancak girdi fiyatları çok yüksek. Çiftçiler ciddi anlamda zarar ediyorlar. Ürettiklerinin karşılığını alamıyorlar. Kuru soğanın kilo maliyeti 1 lira. 1 liraya ürünü aldınız buna 20 kuruş işçilik vereceksiniz, 20 kuruş nakliye vereceksiniz devletin aldığı yüzde 8 KDV’yi ekleyeceksiniz 2 liradan aşağıya satamazsınız. Ama ne oluyor piyasa ters oluşuyor 70-80 kuruşa tarladan soğan yükleniyor. Üretici 30 kuruş zarar ediyor. Düşük olan ürünlerde durum böyle.

Soru: Gerçekten ilginç

Bu yıl 4-5 liranın atında üreticiden salatalık çıkmadı. Üretici bu yıl ilk kez salatalıktan para kazandı. O da piyasada salatalığın çok az olmasından kaynaklandı. Arz talep dengesine göre az olduğu için değerlendi.

ELEKTRİK-DOĞALGAZ-AKARYAKITA GELEN ZAM ETİKETE YANSIR

Soru: Devam edelim Türkiye’de konuşulanların dışında farklı şeylerden söz ediyorsunuz

Daha yeni kış sezonuna giriyoruz kömür fiyatı 4 kart arttı. Kırsalda insanlar kömür yakacaklar. Her yerde doğalgaz yok. O da yüzde 70’in üzerinde zamlandı. Bu her şeye yansımak durumunda. Elektriğe, doğalgaza, akaryakıta gelen zam tükettiğimiz her ürüne yansıyor. Doğalgaza ocakta yüzde 1 şubatta yüzde 1 martta yüzde 1 mayısta yüzde 1 haziranda yüzde 1 zam geldi. Elektrik nereden üretiliyor. Büyük oranda doğalgazdan üretiliyor. Arkasından yüzde 15 zam daha geldi. Bu her şeye yansımak durumunda. Yüzde 1 yüzde 1 zam gelince raftaki fiyatlar değişiyor ister istemez.

 Soru: Bir de Cumhurbaşkanını açıklamasıyla 5 market konusu tartışılıyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

5 marketin zamanında büyümesi, gelişmesi Türkiye’deki hemen her sokak arasına girmesi rekabet nedeniyle her sokakta ikişer üçer olarak açılmasının önünü açan şimdiye kadar ki iktidarlardır. Gelinen noktada bunun çözümü de doğru tespit edilmiş değildir. Marketler eğer 10 liraya da alsa ürünü piyasada oluşan fiyat 9 lira olarak oluşuyorsa bunu 9 liraya satmak durumunda. Zarar ederek satmak durumunda.

SERMAYENİN EL DEĞİŞTİRMESİ Mİ İSTENİYOR

Soru: Bu arada 500 yeni Tarım Kredi Kooperatifi marketi açılacak

Tarım Kredi Kooperatiflerine gelelim. Cumhurbaşkanımız çok farklı ürünler aldığı için çok farkında değil belki. Tarım Kredi Kooperatiflerinin fiyatları piyasadaki yerel marketlerin fiyatlarından pahalı. Bin tane açacağız demek biz serbest esnafı bitireceğiz yerine yeni tekeller oluşturacağız demek. Ben bu anlamı çıkarıyorum. Çok da doğru bulmuyorum.

Soru: Perakende yasası için ne dersiniz?

Perakende yasasının çıkarılmaması bir sorundur. Bu yasanın çıkarılmamış sebebiyle her sokak arasında marketlerin girmesi 150-200 nüfus olan yerde 2-3 tane market olması doğru değil. Bu kadar yerel esnafa zarar verilmemesi gerekiyordu. Yerel esnaf ciddi anlamda kan ağlıyor. Bakkallar bitmiş durumda. Yerel perakendeciler de ciddi anlamda zarar veriyorlar. O marketler yerelde esnafın satabileceği her ürünü satıyorlar ve daha ucuzu da satmıyorlar. Reklamını ve algısını farklı yaratıyorlar. Bunların önünün bu kadar açılmaması gerekirdi diye düşünüyorum.

  Soru: Ne yapılmalıydı?

Bunun yerine yerel esnaf desteklenmeliydi ki ülkede ekonomi daha sağlıklı yürüsün. Ordu’da kesin rakamları bilmemekle beraber Ordu il genelinde 600’ün üzerinde yerel olmayan market var. Atıyorum bir tanesi 5 bin lira ciro yapsa günlük 3 milyon lira para Ordu’dan toplanıp başka illere gidiyor. Ordulunun kendi üretimiyle elde ettiği para Ordu’da kalmak yerine e dışarı gidiyor. Öyle olunca da Ordu ekonomisine ciddi anlamda zarar veriyor.

Soru: Bakkalcılık bitti mi?

Türkiye’de bakkal sayısı 40 bin civarındaydı şu an 7-8 binlere düştü diye biliyorum. Süreç yerel esnafları dar etmeye doğru gidiyor. Zora sokuyor. Her ne kadar yerel olarak adlandırılsa da sermayelerinin büyük kısmı yurt dışında olan bu 5 şirket ülkemize ciddi anlamda zarar veriyor. Yerel anlamda zarar veriyorlar, devlet olarak da zarar veriyorlar. Çünkü bu şirketler karlılıklarını ülke dışına çıkarıyorlar. İldeki karlılıklar il dışına çıkıyor. Ordu’ya dışarıdan gelen perakendeciler Ordu’yla hiçbir şey bırakmıyorlar.

 Soru: Yerel yönetimler bu konuda inisiyatif ele almalı mı?

Yerel yönetimler bu tür marketlerin açılması konusunda inisiyatif almalı. Ancak yasal düzenleme olmazsa onlar da bir şey yapamıyorlar. Nüfusa göre sınırlandırılma yapılması lazım. Marketler arası metrelerin belirlenmesi lazım.  Her ildeki marketin, perakendecinin o ilde üretilen ürünleri satıyor olması lazım. Bunun bir zorunluluk olması lazım. Ki o il kalkınsın.

  MARKETLER HAFTADA 1 GÜN KAPANMALI

Soru: Perakendeciler yasasını olmamasını başka ne gibi olumsuzlukları var?

Türkiye Perakendeciler Federasyonu üyesi marketlerde çalışan 90 bir market çalışanı var. Bu insanların izin günlerinin hangi gün olduğu belli değil. Belli de şöyle. Bütün insanlar Pazar günü izin yaparken bizim arkadaşlarımız pazartesi salı çarşamba gibi günlerde izin yapmak durumunda kalıyor. Ve bu mutsuzluklarına neden oluyor. Bence Türkiye’de haftada 1 gün marketler kapatılmalı. O gün market çalışanları izin yapabiliyor olmalı. Mesela Pazar günü olabilir. İnsanlar ihtiyaçlarını cumartesi günü karşılarlar sonuçta. Bunun dışında açılışı kapanış saatleriyle ilgili bir düzenleme olması gerekiyor. Marketlerin birbirine yakınlık ve rekabet konularının denetleniyor olması gerekiyor. Bunları içeren bir yasanı oluşması gerekiyor.

 Soru: Dünyada böyle mi?

Evet Türkiye hariç gelişmiş ülkelerin hepsinde öyle. Fransa’da, İtalya’ da ve Almanya’da Pazar günü marketler kapalı. Kilometre sınırlaması var, metrekare sınırlaması var. Mesela 5-6 bin metrekarelik market var ama ona 10 kilometre mesafeye kadar başka o büyüklükte market yok.

FİYAT ARTIŞININ ALTINDA İNSANLAR KALIR

 Soru: Peki bu fiyat artışları böyle devam ederse ne olur?

Gelecek ön görünüz nedir?   2021 yılı ocak ayında asgari ücrete yüzde 23 zam geldi. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı yüzde 19. Başka araştırma kuruluşlarına göre ise yüzde 46. Yüzde 23 zam almış bir asgari ücretlinin bu fiyatlarla yaşayabilmesi mümkün mü? Değil. Bu insanları mutsuzlaştırıyor. Geçinememek sıkıntısı insanları mutsuzlaştırıyor. Agresifleştiriyor. Mutsuz bir toplum yaratıyor. Türkiye’de son bir yıldır özellikle 2014 yılından sonra insanlar mutsuzlaştılar. Verimsizleştiler. Hiçbir şey iyiye gitmiyor.

 Soru: Gelecekte ne olur

Evet gelecekte ne olur. Gelecekten umutlu olmamız gerekiyor. İnsanlık yaşıyor sürekli değişiyor. Ve süreç içinde mutlaka daha güzel günler olacaktır.

Soru: Yöneticiler ne yapmalı?       

Hiçbir şey tek başına belirleyici değildir. Ekonomi tek başına belirleyici olamaz. Eğer demokrasi yoksa yabancı  sermaye gelip Türkiye’ye yatırım yapmaz. Türkiye’ye yatırım yapmayınca Türkiye’de refah seviyesinin oluşması mümkün değil. Yani Türkiye adaletli olmalı, Türkiye demokratik bir ülke olmalı, Türkiye çalışanına değer vermeli ve  toptan birlikte güzel günleri gidilmeli. Tek başına adalet olursa ekonomi olmaz, tek başına ekonomi olursa adalet olmaz. Hepsini bir bütün olarak görerek bütün olarak iyileşmek gerekiyor.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen kapatıp sayfayı yenileyin.