Yazar Köşesi

Gidilebilecek Bir Yer Var Mı?

Meşhur Bir Hikâyedir; “Alice Harikalar Diyarında”. Bu Hikâyenin Çizgi Filmi De Vardır Ve Izleyenler Hatırlayacaklardır; Köstekli Saatiyle Tavşan Hızla Koşarken Bir Ara Durur Ve “Çok Geç Kaldım Hemen Yetişmeliyim” Diyerek Tekrar Koşmaya Başlar. Ancak Filmin Sonuna Kadar Tavşanın Vardığı Bir Yer Yoktur, Zira Varacağı Bir Hedefi Yoktur!

Nasreddin Hoca merhuma yakıştırılan bir fıkra vardır. Hocaya bir gün bir saz verirler; “Haydi hocam biraz tıngırdat da dinleyelim” derler, hoca merhum sol eli sazın sapında sabit, başlar çalmaya ama bir türlü iyi bir tını yakalayamaz, etrafındakiler “Hocam başka saz çalanlar sol ellerini sürekli gezdirirler sazın sapında senin ki neden sabit duruyor” deyince hoca cevabı yapıştırır; “Onlar benim bulduğum yeri arıyorlar” der…

Eskiden büyüklerimiz bir masal veya önemli bir olay hikâye ettiklerinde ‘kıssadan hisse’ diye başlayıp anlatılanlardan bir sonuç çıkarırlardı. Biz yukarıda hemen hepimizin bildiği anekdotlardan elbette bir kıssadan hisse çıkaracak değiliz ancak bazı fıkraların, hikâyelerin, anekdotların da hikmetler içerdiğinin farkındayız.

Bernard Russel’ın meşhur bir paradoksu vardır; “Bir şey ne ise o değildir” der. Bu paradoks hayatımızdaki her davranışın üzerine konabilecek bir ölçüdür ve şaşmaz sonuçlar içermektedir. Mesela; perakendeciler olarak müşterilerden gıyaben hep ucuz, indirimli ürünler istemeleri, kaliteli ürünlere fazla yanaşmamaları konusunda eleştirilerimiz olmaktadır ama perakendecilerin de yaptıkları işlerin tümüyle fiyat odaklı aktiviteler olduğunu unutmamalı. Personelin kurum aidiyetleri, çok ufak ücretler karşılığında iş değiştirmeleri vb. konularda eleştirilerimiz devam ederken, esasında bu tür hoşnutsuzluklarımızın sebeplerini asla kendimizde aramayız. Belki şöyle bir soru ile işe başlanabilir; “Acaba biz neyi eksik yapıyoruz da çalışanlar bizi terk ediyor?” Özellikle yerel perakendede gelinen nokta bir tıkanma noktası olarak kendisini göstermektedir. 2008-2010 arası mağazalardaki görsel çalışmalar ithal edilmiş, markalar birbirlerine benzemiş görsel olarak belirli bir nokta tutturulmuş ancak içerik olarak özellikle son 4-5 yıldır herhangi bir yenilik oluşturulamamıştır.

Aktivitelerimiz; halk günü, insert ve kuruluş yıldönümü etkinliklerinde sabitlenmiştir.

Satınalmada tek yetenek, beceri ve politikamız; “Ne kadar bedel vereceksin, ne kadar ucuza vereceksin, başkasına daha ucuza verdiğini görürsem bittin!” anlayışından öteye geçememiştir… Perakende sektörü yıllardır tam olarak bir “fikri resesyon” yaşamaktadır. Fiyat odaklı çalışma sistemleri belirli bir zaman sonra bir kısır döngü oluşturarak kurumun kendisine ağır sonuçlar doğuracak zararlar verecektir.

Bir firma düşünelim; sürekli fiyat odaklı aktivitelerle ciroları ve müşteri sayılarını artırmak istemektedir, fiyat odaklı kampanyalar sonucunda sürekli kar marjlarında azalma olacak ve belli bir süre sonunda işletme giderleri ve ödeme dengelerinde problemler yaşayacaktır. Bu problemi çözebilmek için önünde üç seçenek vardır. Birinci seçenek; fiyatları yukarı çekerek marjları arttırmak. Müşteri ucuz ürüne alıştığı için bu durumda alış veriş yapmaktan kaçınacaktır. İkinci seçenek; satınalma vadelerini arttıracaktır. Bu problemi uzun vadeye yaymak anlamına gelir bunun bir adım sonrası olarak üçüncü seçenek; bankalardan kredi kullanacaktır ki bu seçeneği kullanan işletmeci dönüşü olmayan yola girmiş demektir.

Yazımızın başlığında “Gidebilecek bir yer var mı?” diye bir soruyla başlamıştık. Bu soru aynı zamanda sektörün bir araya gelerek girmiş oldukları sarmaldan çıkabilmelerini sağlayacak yola da ışık tutacaktır…

Hayat devam ettiğine göre, teknolojik gelişmeler çılgınca geliştiğine göre, insanların tüketim davranışları değiştiğine göre, oyuncular değiştiğine göre vs. vs. mutlaka gidilecek bir yer vardır. Önemli olan sektörün anlık, günlük beklentilerden kısır çekişmelerden başımızı çıkararak “Sektörün gelişimi için neler yapabiliriz” sorusunu sormaktır. Elbette burada dikkat edilmesi gereken sorulacak sorunun, zaten sektörün girmiş olduğu bu darboğazdan sorumlu olan kişilere sorulmaması. Zira sorulan sorunun cevabı yine bugünkü durum olacaktır.

Albert Einstein’ in meşhur sözüdür; “Aynı şeyi defalarca yaparak farklı sonuçlar elde edemezsiniz”.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen kapatıp sayfayı yenileyin.